iyiliği emretmek
Müdahene ve müdara ne demektir?
Müdahene, gücü yettiği halde, haram işleyene mani olmamak, dalkavukluk yaparak, birinin gönlünü alırken, İslamiyet'in dışına çıkmak, günaha girmektir.
Müdara ise, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermek, insanlarla iyi geçinmek, İslamiyet'in dışına çıkmadan, güler yüz göstermek gönlünü almaktır.
Müdahene, dünyalık ele geçirmek için, dinden taviz vermektir. Haram işleyenlere olan saygısı yahut dine olan bağlılığının gevşekliği, müdaheneye sebep olur. Fitne olmadığı, yani dinine veya dünyasına veya başkalarına zarar olmadığı zaman, haram ve mekruh işleyene mani olmak gerekir. Mani olmamak, susmak haram olur. Hadis-i şerifte, (Allah'a isyan edenlerle gezip tozan, günah işleyene gücü yettiği halde, ses çıkarmayan, müdahene eden, kabrinden maymun ve hınzır şeklinde kalkar) buyuruldu.
Nasihatin önemi ve çeşitleri
Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdiği nimetin onda kalarak, dinine ve dünyasına faydalı olmasını istemek demektir. İlim sahipleri, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmalı, yani iyiliği yaymaya, kötülükten sakındırmaya çalışmalıdır! Nasihatten uzak kalan kalb kararır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dinin temeli nasihattir.) [Buhari]
(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]
(Kendi için istediğini din kardeşi için de istemeyen, iman etmiş olmaz.) [Buhari]
(Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.) [İ. Ahmed]
Nasihat dört çeşittir
İyiliği tavsiye etmenin şartları
" Kendisi iyi olmayan bir kimse, başkalarının iyi olmalarını tavsiye edebilir mi?
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutur musunuz?) [Bekara 44]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(İsra gecesinde, ateşten makaslarla dudakları kesilen bir kavme uğradım. Kim olduklarını sordum. "Biz iyiliği emrettiğimiz halde kendimiz yapmayan, kötülüğü yasakladığımız halde kendimiz sakınmayan kimseleriz" dediler.) [İbni Hibban]
Bazıları, bu husustaki âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden hakkı tavsiyeyi ancak günahsız insanın yapabileceğini zannetmişlerdir. Doğru olmayan kimsenin başkasını doğrultmaya çalışmasının, salih olmayan kimsenin başkasını ıslah etmesinin doğru olmadığını sanmışlardır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kendiniz tam yapamasanız da iyiliği emredin! Kendiniz tam sakınamasanız bile kötülükten sakındırınız!) [İ.Gazali]
Emr-i marufun önemi
"Herkesin emr-i maruf ve nehy-i münker yapması, [iyiliği emredip kötülüğü önlemeye çalışması], mesela, bir haksızlık karşısında eylemlerde bulunması, farz değil mi? Haksızlık karşısında susmak caiz midir? Yoksa bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı diyelim?
Emr-i maruf, farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Yani, herkese farz değil, gücü yetene farzdır. Her gücü yetene de farz değildir. Bir yerde, bu işi yapanlar varsa, diğerlerine farz olmaz. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Â. İmran 104]
Maruf, dinimizin emrettiği, münker ise, dinimizin yasakladığı işlerdir. Emr-i maruf yapılmazsa, ilim yok olur, cahillik, fitne ve fesat her yeri kaplar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: