hadis

İslam'da ilmin önemi

İlim öğrenmenin fazileti çoktur. Kur'an-ı kerimde meâlen, (Bilmiyorsanız, zikir ehline [ilim ehline, âlimlere] sorun) buyuruldu. (Enbiya 7)

Âyet-i kerimedeki zikir, ilim demektir. Bu âyet-i kerime, bilmeyenlerin, âlimleri bulup onlardan sorup, öğrenmelerini emretmektedir. (Hadika)

Üç ayet-i kerime meali de şöyledir:

(Allah iman edenleri yüceltir; kendilerine ilim verilmiş müminleri ise, [cennette] kat kat derecelerle yükseltir.) [Mücadele 11]

(De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.) [Zümer 93]

(Kulları arasında Allahü teâlâdan en çok korkan âlimlerdir.) [Fatır 28]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(İlim öğrenmek, kadın-erkek her müslümana farzdır.) [Beyheki]

(Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!) [İbni Asakir]

(İlim Çin'de de olsa talep edin! Öğrenin!) [Beyheki]

(Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız!) [Şir'a]

Hadis-i Şeriflerde Din Kavramı

Hadis-i şeriflerde din kelimesi şu mânâlarda kullanılır:

1) Boyun eğmek, itaat ve ibâdet etmek: “Akıllı kişi, nefsine boyun eğdiren (dâne) ve onu (Allah’a) ibâdet ettirendir.” (Tirmizî, Kıyâme 25; İbn Mâce, Zühd 31). Bu hadiste geçen “dâne” kelimesi, boyun eğdirip itaat ettirmek anlamına gelir. Aynı zamanda “hesaba çeken” mânâsına geldiği de söylenmiştir.

“Kureyş’ten, söyledikleri takdirde bütün Arapların kendilerine boyun eğecekleri (dâne) bir tek söz söylemelerini istiyorum.” (Tirmizî, Tefsir sûre 38, bâb 1; Ahmed bin Hanbel, 1/237) Bu hadis-i şerifte de din (dâne) kelimesi aynı anlamda kullanılmıştır.

2) İnanç ve ibâdet: “Kureyş ve onlar gibi inanıp ibâdet edenler (dâne, dînehum) Müzdelife’de vakfe yaparlardı.” (Buhârî, Tefsir sûre 3, bâb 35; Müslim, Hac 151). Bu hadis-i şerifte, dinlerine uygun hareket eden ve onlar gibi ibâdet eden kimseler kastedilmektedir.

Sünnet'te Din

Hadis-i şeriflerde de "din" kökünden türeyen kelimeler çeşitli tip ve anlamlarıyla kullanılmıştır.[1]

Hadis-i şeriflerde "din" kelimesi değişik anlamlarda kullanılmıştır:

1) Boyun eğmek, itaat ve ibadet etmek: "Akıllı kişi nefsine boyun eğdiren ve onu (Allah'a) ibadet ettirendir."[2] Bu hadis-i şerifde geçen "dâne"nin "hesaba çeken" manasına geldiği de söylenmiştir.

Hz. Peygamber'in: "Kureyş'ten, söyledikleri takdirde bütün Araplar'ın kendilerine boyun eğecekleri bir tek söz söylemelerini istiyorum."[3] buyruğu da aynıdır.

2) İnanç ve ibadet: "Kureyş ve onlar gibi inanıp ibadet edenler (dâne, dinehum) Müzdelife'de vakfe yaparlardı."[4] Yani bununla, dinlerine uygun hareket eden ve onlar gibi ibadet eden kimseler kastedilmektedir.

3) Hayır olsun, şer olsun karşılık:

"Nasıl davranırsan, öyle karşılık görürsün. "[5]

4) Kahretmek, mecbur etmek: Egemen ve hâkim Allah'ın "ed-Deyyan" ismi bu anlamdadır.[6]

İSLAM

İlâhî düzen ve ulûhiyet tektir, şu halde kulluk da tek yeredir. Bu uluhiyete teslim olduktan sonra, insanoğlunun ne ruhunda ne de dış hayatında Allah'ın hükümranlığından başka bir şeyin eseri kalmaz. Uluhiyet tektir, öyleyse tek bir cihet vardır, tek bir akide vardır: Allah'ın rızasına uygun olarak kullarından kabul ettiği akîde, yani açık, berrak ve halis tevhid akîdesi ki, o da Allah indinde din olan İslâm'dır.