Manicilik
Sonuç ve Maniciliğin Yokoluşunun Nedenleri
Bu denli sıra dışı bir teoloji ve insanın yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüz yılda Roma’nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Maniciliğin kısa sürede yayılması, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez. Zira Manicilik, diğer dinlerin aksine, kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiç bir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış, zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini, diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır.
Maniciliğin Batı'daki Etkileri
Batı'da Maniciliğin esas yurdu Kuzey Afrika’ydı. Mani'den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandırılan Adimantus da Afrika'da etkin olmuştu. Maniliğin Afrika'daki en büyük önderlerinden biri de, IV. yüz yılın sonlarında yasayan Mileve'li Faustus'tur. Mileve'de yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Faustus, gençliğinde Roma'ya yerleşmiş ve orada Maniciliğe girmişti. Derin bilgi sahibi değildi, ama etkileyici bir konuşmacıydı. Manici çevrelerde ünü çok yaygındı. 383 Yılında Kartaca'ya göç ettikten kısa süre sonra Hıristiyanlar tarafından tutuklandı, fakat herhangi bir ceza görmeden salıverildi. 400 Yılında, Maniciliği öven ve Hıristiyanlığı, özellikle Eski Ahid'i yeren bir kitap yazdı. Hıristiyan Pederlerinden ve Maniciliğin en önemli düşmanı olan St. Augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapıtla yanıt verdi. Faustus'un daha sonraki yaşamı hakkında bilgi mevcut değil. Ancak, St.
Maniciliğin Doğu'daki Etkileri
Hem Roma İmparatorluğu’nun, hem de İran’da Sasanîler'in baskısına karşın, Manicilik hızla yayıldı. İran’ın Doğusunda bulunan ülkelerde çok basarili oldu. X. Yüz yılın baslarında, Arap tarihçi El-Birunî, "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet'te yasayanlar ve Hindistan’ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.Mani'nin ölümünden bir yüz yıl sonra, Manicilik Malabar kıyılarına kadar yerleşti. Kara Balgasun'da bulunan ve bir zamanlar Nesturîler'e ait olduğu zannedilen Çince yazıtların, aslında Manici oldukları kuşku duyulmayacak biçimde belirlenmiştir.
Manicilikte Örgüt ve Ritüel
Maniciliğin örgütlenmesinde de Marcion örnek olarak alınmıştır. Maniciler iki sınıfa ayrılmışlardır: gizeme ulaşmış olanlar ile sıradan inananlar ya da Mani'nin adlandırdığı gibi "Seçkinler" (ya da Yetkinler) ile "Dinleyenler". Manicilik'te kadınlar da seçkinlerin arasına kabul edilirdi. Bir tür ruhban sınıfı olan seçkinler, çok zorlu hazırlık dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirlerdi. "Consolamentum" (Teselli) adi verilen inisiyasyon törenine pek önem verilirdi. Bu asamadan sonra, seçkinler "Tanrısal Işık" ile dolarlar ve artık bu ışığı dünyevî nesnelerle kirletecek eylemlerden kaçınırlardı. Evlenmezler, mülk sahibi olamazlar, et yemezler, şarap içmezlerdi. Tarım islerinde çalışmamalı, hatta ekmeği bile doğramamalıydılar. Günlük yiyecekleri ve yalın giysileri ile gezgin bir yasam sürmeliydi seçkinler.
Mani Öğretisi
O dönemden günümüze kalabilen resmî belgeler Mani'yi bir din sapkını ve bir şarlatan olarak tanıtıyorlar. Ancak, XVIII. yüz yıldan başlayarak yapılan araştırmalar Mani hakkında tüm bilinenleri değiştirdi. Artık Mani, kimilerine göre yeni bir din kuran bir bilge, kimilerine göre de çeşitli dinsel öğretilerin, Zerdüşt inancının, Buddha'cı ahlâkin, Mithra kültünün ve Hıristiyan öğretisinin bileşimini gerçekleştirmiş bir dehâdır.
Mani'nin Yaşamı
Mani (Manys, Manytos, Manentos, Manou, Manichios, Manes, Manetis, Manichæus) özel bir isim değil, bir saygı ifadesi ya da bir unvandır. Mani sözcüğünün Aramîce kökeni olan "Mânâ", ışık anlamına gelmektedir. Mandeen (Sâbiîlik) inancında bir cin olan "Mânâ Rabba" ise "Işık Kralı" demektir. Bu bakımdan Mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu genelde kabul edilmiştir.
Mani'nin gerçek adının bilinmemesine karşın, babası ve ailesi hakkında kesin bilgiler mevcuttur. Babasının adi Fâtâk Bâbâk (Patekios, Patticius, Paftig, Arapça Futtűk) idi ve eski Med başkenti olan Ecbatana (Hamadan) kökenli bir aileden geliyordu. Karısı, yani Mani'nin annesi ise soylu Arsakî hanedanı ile akraba olan Marmarjam'dı.
MANİHEİZM (MANİŞEİZM) MANİCİLİK
Manicilik (Manihæism, Manihaism) III. yüz yılın son yarısında Mani (216 ?- 276 ?) tarafından kurulmuş bir dindir. O güne dek bilinen tüm dinsel sistemlerin gerçek sentezi olduğu ileri sürülmüştür. Manicilik aslında Zerdüşt Düalizmi, Babilonya folkloru, Buddhist ahlâk ilkeleri ve Hıristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır. Bu bileşimde önde gelen anlayış iki ezelî ilkenin, iyi ile kötünün, çatışmasıdır. Bu bakımdan din tarihi araştırmaları, Maniciliği bir tür dinsel Düalizm (ikicilik) olarak sınıflandırmışlardır. Bu din hem Doğu'ya, hem de Batı'ya doğru olağanüstü bir hızla yayılmış; Kuzey Afrika, İspanya, Fransa, Kuzey İtalya ve Balkanlar'da bin yıl süre ile dağınık ve süreksiz biçimde varlığını devam ettirmiştir. Oysa, asıl gelişimini doğduğu topraklar olan Mezopotamya, Babilonya ve İran'da gerçekleştirmiş ve Doğu'da etkisini X. yüz yıldan sonralara kadar sürdürdüğü Türkistan, Kuzey Hindistan, Batı Çin ve Tibet'e kadar yayılmayı başarmıştır.
Sonuç ve Maniciliğin Yokoluşunun Nedenleri
Bu denli sıra dışı bir teoloji ve insanin yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın, böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluğu, ne denli akıldışı olursa olsun, bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir. Ayrıca, III. yüz yılda Roma ´nın baskıcı ve mutsuz dünyasında, tıpkı Hıristiyanlık gibi, herkese kurtuluş vadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Maniheizm ´in (Manicilik) Kutsal Kitapları
Mani dininin kutsal kitapları altı tanedir. Bu kitaplar Mani tarafından yazılmış ve Mani öğretilerinin toplandığı kutsal metinlerdir.Bu kitaplar
1.Sahberden
Mani bu kitapta kötü insanları tanıtır.Ahriman ´ın bu kötü insanların arasına girip onları aldattığını anlatır
2.Sendokojine
Mani Sendokojine ´de iyi insanları ve iyilikleri anlatır.Aydın ve aydınlıkla onların mutluluğunu anlatır.
3.Riya Rast
Doğru yolu ve doğru olanları anlatır.
4.Olperesti
Mani Olperesti ´de inanç, düşünce ve kalp temizliğini anlatır.
5.Veşarti
Örgüt ve Ritüel
Maniciliğin örgütlenmesinde de Marcion örnek olarak alınmıştır. Maniciler iki sınıfa ayrılmışlardır: gizeme ulaşmış olanlar ile sıradan inananlar ya da Mani´nin adlandırdığı gibi "Seçkinler" (ya da Yetkinler) ile "Dinleyenler". Manicilik´te kadınlar da seçkinlerin arasına kabul edilirdi. Bir tür ruhban sınıfı olan seçkinler, çok zorlu hazırlık dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirlerdi. "Consolamentum" (Teselli) adi verilen inisiyasyon törenine pek önem verilirdi.
Mani Öğretisi
O dönemden günümüze kalabilen resmî belgeler Mani´yi bir din sapkını ve bir şarlatan olarak tanıtıyorlar. Ancak, XVIII. yüz yıldan başlayarak yapılan araştırmalar Mani hakkında tüm bilinenleri değiştirdi. Artık Mani, kimilerine göre yeni bir din kuran bir bilge, kimilerine göre de çeşitli dinsel öğretilerin, Zerdüşt inancının, Buddha´cı ahlâkin, Mithra kültünün ve Hıristiyan öğretisinin bileşimini gerçekleştirmiş bir dehâdır.
Mani´nin Yaşamı
Mani (Manys, Manytos, Manentos, Manou, Manichios, Manes, Manetis, Manichæus) özel bir isim değil, bir saygı ifadesi ya da bir unvandır. Mani sözcüğünün Aramîce kökeni olan "Mânâ", ışık anlamına gelmektedir. Mandeen (Sâbiîlik) inancında bir cin olan "Mânâ Rabba" ise "Işık Kralı" demektir. Bu bakımdan Mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu genelde kabul edilmiştir.
Manicilik
Manicilik (Manihæism, Manihaism) III. yüz yılın son yarısında Mani tarafından kurulmuş bir dindir. O güne dek bilinen tüm dinsel sistemlerin gerçek sentezi olduğu ileri sürülmüştür. Manicilik aslında Zerdüşt Düalizmi, Babilonya folkloru, Buddhist ahlâk ilkeleri ve Hıristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır. Bu bileşimde önde gelen anlayış iki ezelî ilkenin, iyi ve kötünün, çatışmasıdır. Bu bakımdan din tarihi araştırmaları, Maniciliği bir tür dinsel Düalizm (ikicilik) olarak sınıflandırmışlardır.