Mani´nin Yaşamı

Mani (Manys, Manytos, Manentos, Manou, Manichios, Manes, Manetis, Manichæus) özel bir isim değil, bir saygı ifadesi ya da bir unvandır. Mani sözcüğünün Aramîce kökeni olan "Mânâ", ışık anlamına gelmektedir. Mandeen (Sâbiîlik) inancında bir cin olan "Mânâ Rabba" ise "Işık Kralı" demektir. Bu bakımdan Mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu genelde kabul edilmiştir.

Mani´nin gerçek adinin bilinmemesine karşın, babası ve ailesi hakkında kesin bilgiler mevcuttur. Babasının adi Fâtâk Bâbâk (Patekios, Patticius, Paftig, Arapça Futtűk) idi ve eski Med başkenti olan Ecbatana (Hamadan) kökenli bir aileden geliyordu. Karısı, yani Mani´nin annesi ise soylu Arsakî hanedanı ile akraba olan Marmarjam´dı.

Mani, 14 Nisan 216 tarihinde Babilonya´ya bağlı Mardinu kentinde (Mardin) dünyaya geldi. Fâtâk güçlü dinsel eğilimlere sahip bir kişi olmalıydı, zira bir süre sonra Ecbatana´yi terk ederek, Güney Babilonya´da bulunan "Menakkede" (Arapça Mugtasıla) adli bir Mandeen tarikatına katıldı ve küçük oğlunu bu inançlara göre yetiştirdi. Mani´nin babası da, din reformu taraftarı olarak önemli etkinliklerde bulunmuş ve adeta oğluna öncülük etmiştir Mani dinsel eğitiminin yanı sıra gençlik yıllarını nakkaşlık öğrenerek geçirmiştir. Mani´nin içinde büyüdüğü bu tarîkat hakkında pek ayrıntılı bir bilgi mevcut değildir. Bir tür su ile arınma yani "vaftiz" uygulamasına sadık oldukları biliniyor. Tarîkat üyeleri, günahlarından arınmak için her gün abdest alıyorlar ve yiyeceklerini de su ile temizliyorlardı. Ayrıca, et yemiyorlar ve şarap içmiyorlardı. Her üye kendine ayrılmış bulunan tarlada çalışmak zorundaydı. Tarîkat´ın yerleşik ve tarımsal görünümü bir Yahudi tarîkatı olan Esseneler´i andırıyor. Bu benzeşimi güçlendiren diğer bir öğe de, kendi dinsel inançlarını tıpkı Esseneler gibi "Yasa" (Nomos) olarak adlandırmalarıdır. diğer önemli bir unsur da, bu tarîkatın, bir Yahudi uygulaması olan "Sabbat" gününe riayet etmesidir.

Mani, 20 Mart 242 günü Gundesapûr kentinde I. Şahpur´un tahta geçme törenleri için ülkenin her yanından toplanmış bulunan kalabalığa öğretisini ilk kez ilân etti. "Nasıl Buddha Hindistan´a, Zerdüşt İran ´a ve Isa Batı topraklarına geldiyse, iste simdi ben, Mani, Babilonya topraklarında Gerçek Tanrı´nın habercisi olarak peygamberliğimi duyuruyorum." Mani´nin bir süre sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalmış olması, önceleri pek basarili olamadığını kanıtlıyor.

Mani, uzun yıllar süresince çeşitli ülkeleri gezerek öğretisini yaydı, Türkistan ve Kuzey Hindistan´da Manici topluluklar kurdu. Nihayet İran ´a geri döndüğüce, Sah I. Şahpur´un kardeşi Perviz´i kendi inancına çekmeyi basardı. Mani, en önemli yapıtlarından biri olan "Şahpurikan"ı Perviz´e ithaf etti. Perviz, Mani´nin Şahın huzuruna kabul edilmesini sağladı ve böylece Mani I. Şahpur´a dinsel mesajını aktarma fırsatını buldu.

Ancak, bir süre sonra Mani tekrar bir kaçak olarak yollara düştü. Farklı yörelerde kendi inancını yayma çabasını sürdürdü. Bu geziler sırasında, öğretisini yayan ve güçlendiren uzun mektuplar kaleme aldı. Bu dönemin sonunda yakalanarak hapse atıldı ve ancak 274 yılında I. Şahpur´un ölümü üzerine özgürlüğe kavuşabildi.

I. Şahpur´un yerine geçen oğlu I. Hürmüz, Mani´ye destek oldu. Ne var ki, I. Hürmüz´ün saltanatı yalnızca bir yıl sürebildi. 274 yılında Şahpur´un diğer oğlu Behram tahtı ele geçirdi. Bu saltanat değişimi Mani´nin sonunu hazırladı, zira Mazdeizm´e bağlı olan yeni Sah, her türlü yabancı inancın koyu bir düşmanıydı. Yeni Sah I. Behram, Mani´yi çarmıha gerdirdi. Mani yandaşlarını yıldırmak amacıyla cesedi parçalandı, derisi yüzüldü, içine saman doldurularak kent kapısına asıldı. Mani´nin ölüm tarihi 276-277 yılları olarak biliniyor.

Konular