Maniheizm ´in (Manicilik) Kutsal Kitapları

Mani dininin kutsal kitapları altı tanedir. Bu kitaplar Mani tarafından yazılmış ve Mani öğretilerinin toplandığı kutsal metinlerdir.Bu kitaplar

1.Sahberden
Mani bu kitapta kötü insanları tanıtır.Ahriman ´ın bu kötü insanların arasına girip onları aldattığını anlatır

2.Sendokojine
Mani Sendokojine ´de iyi insanları ve iyilikleri anlatır.Aydın ve aydınlıkla onların mutluluğunu anlatır.

3.Riya Rast
Doğru yolu ve doğru olanları anlatır.

4.Olperesti
Mani Olperesti ´de inanç, düşünce ve kalp temizliğini anlatır.

5.Veşarti
O dönemdeki dinleri ve geçmiş din ve peygamberleri anlatır.

6.Nivista Gernasa
Mani bu kitabında tanınmış insanları,pehlivanları,ülkeleri için mücadele edip ölüme kadar savaşmış olan kahramanları tanıtır.

Doğu´daki Etkileri

Hem Roma İmparatorluğu ´nun, hem de İran ´da Sasanîler´in baskısına karşın, Manicilik hızla yayıldı. İran ´ın Doğusunda bulunan ülkelerde çok basarili oldu. X. Yüz yılın baslarında, Arap tarihçi El-Birunî "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu, Çin ve Tibet´te yasayanlar ve Hindistan ´ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı. Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır.Mani´nin ölümünden bir yüz yıl sonra, Manicilik Malabar kıyılarına kadar yerleşti. Kara Balgasun´da bulunan ve bir zamanlar Nesturîler´e ait olduğu zannedilen Çince yazıtların, aslında Manici oldukları kuşku duyulmayacak biçimde belirlenmiştir.

Doğu´da Manicilik, IV. yüz yılın sonlarından başlayarak, Doğu İran ´da sağlam bir sıçrama tahtası edinmiş ve buradan hareketle İpek Yolu boyunca Afganistan´dan Tarım Havzasına kadar yayılabilmişti. Manicilik 762 yılında Uygurlar´da devlet dini olarak kabul edilmiş ve böylelikle Çin´e doğru genişleme olanağına da kavuşmuştu. IX. Yüzyılda Uygur devletinin yok olmasından sonra, Cengiz Han´a kadar Tarım havzasında varlığını sürdürmüştü. Çin içinde ise, Güney kıyılarına kadar inerek, buralarda varlığını gizli bir din olarak devam ettirmeyi başarmıştı. Çin´in Fukien eyaletinde XVI. yüz yılda bile Maniciliğe rastlanmıştı.

Manicilik Iran ve Babilonya´da hiç bir zaman egemen din düzeyine yükselemedi, ancak Emevîlerin yönetimi altında geniş bir hoşgörü ve refaha ulaşabildi. Maniciler kimi Emevî halifelerinden müsamaha gördüler, başkent Bağdat ´ta az sayıda olmalarına karşın, Irak ´ın bir çok köyüne yayıldılar. Ancak, Emevîlere oranla çok daha az dinsel hoşgörü sahibi olan Abbasîler döneminde, Maniciler "zındık" olarak değerlendirilip baskı görmüşler, çeşitli suçlamalar nedeniyle cezalandırılmışlardır. Bu suçlamalar arasında Düalizm, zina, akraba arası cinsel ilişki ve homoseksüellik önde geliyordu. Uygulanan baskılara karşın, özellikle Irak´ta bulunan Manici topluluk etkinliğini IX. yüz yıla kadar sürdürmüştü. Ancak, devam eden Abbasî zulmü, Maniciler´in toplu halde önce Horasan´a ve daha sonra, Maniciliğin bir devlet dini olduğu Uygur ülkesine göç etmelerine yol açmıştı.

Maniciliğin, "Thomas İncili", "Addas Öğretileri" ve "Hermas´ın Çobanı" gibi Hıristiyan "apocrypha"larını (Kilise tarafından kabul görmeyen İncil metinleri) benimsemesinden dolayı, Thomas, Addas ve Hermas´in Mani dininin ilk büyük havarileri oldukları söylentisi doğdu. Addas´ın Doğu´da, Thomas´in Suriye´de ve Hermas´in da Mısır ´da havarilik ettikleri varsayıldı.

Manicilik, Mani´nin ölümünden önce bile, Filistin´de biliniyordu. St. Ephrem 378 yılında, hiç bir başka ülkenin Mezopotamya kadar Manicilik´ten etkilenmediğinden yakınmaktaydı. Edessa´da (Urfa) 450 yılında güçlü bir Manici cemaat mevcuttu. Emesus´lu Eusebius´un, Laodicea´li George´un, Tarsus´lu Diodorus´un, Antakya´lı Chrysostomus´un, Salamis´li Epiphanus´un ve Bostra´li Titus´un Maniciliğe karşı mücadele ettikleri biliniyor. Tüm bunlar, Maniciliğin Batı Asya´da Hıristiyanlık için ne denli büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir. Ancak, Maniciliğin Hıristiyanlığa en fazla zarar verdiği ülke Mısır oldu. İmparator Konstantin zamanında, Maniciliği benimsemiş olan İskenderiye valisi tüm Hıristiyan rahiplere görülmemiş bir sertlikle davrandı.

Doğu Roma toprakları üzerinde, Manicilik en etkin olduğu düzeye 375-400 yılları arasında ulaştı ve sonra hızla geriledi. VI. yüz yılda bir süre için yeniden önem kazandı ve toplumun yüksek sınıfları arasında kabul gördü. Bu dönemde İmparator Justinianus Manicilikle ciddi bir mücadeleye girdi ve kısa sürede Maniciliğin bu canlanma çabası da bastırıldı. Ancak, bu çabalar Maniciliği tümüyle yok edemedi. Bir süre sonra Manicilik, yeniden canlanarak, Paulician´lar ve Bogomil´ler adi altında Bizans İmparatorluğu ´nu istilâ etti.

Batı´daki Etkileri

Batı´da Maniciliğin esas yurdu Kuzey Afrika ´ydı. Mani´den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandırılan Adimantus da Afrika´da etkin olmuştu. Maniliğin Afrika´daki en büyük önderlerinden biri de, IV. yüz yılın sonlarında yasayan Mileve´li Faustus´tur. Mileve´de yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Faustus, gençliğinde Roma´ya yerleşmiş ve orada Maniciliğe girmişti. Derin bilgi sahibi değildi, ama etkileyici bir konuşmacıydı. Manici çevrelerde ünü çok yaygındı. 383 Yılında Kartaca´ya göç ettikten kısa süre sonra Hıristiyanlar tarafından tutuklandı, fakat herhangi bir ceza görmeden salıverildi. 400 Yılında, Maniciliği öven ve Hıristiyanlığı, özellikle Eski Ahid´i yeren bir kitap yazdı. Hıristiyan Pederlerinden ve Maniciliğin en önemli düşmanı olan St. Augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapıtla yanıt verdi. Faustus´un daha sonraki yaşamı hakkında bilgi mevcut değil. Ancak, St. Augustinus´un yirmi yıl boyunca kaleme aldığı sonraki yapıtlarında Manicilik´ten hiç söz etmemesi, bu süre içinde Maniciliğin etkisini giderek yitirdiğini gösteren bir kanıttır. Vandallar´in Afrika ´yı ele geçirmesi üzerine, Maniciler son bir girişimle, Arius mezhebine bağlı Vandallar´i Maniciliğe çekmeye çalıştılar. 477-484 Yılları arasında hüküm süren Vandal Kralı Huneric´in bu girişime karşı tepkisi çok sert oldu ve Kuzey Afrika´daki tüm Maniciler ya sürgüne gönderildiler, ya da yakıldılar.

Maniciliğin Batı´daki merkezlerinden biri de Roma kentiydi. 311-314 Yılları arasında Papalık yapan Miltiades, "Liber Pontificalis" isimli eserinde, Roma´daki Manicilerden söz etmekteydi. İmparator Valentianus´un 372 yılında çıkardığı bir ferman, Roma´daki Manicilerin kovuşturulmasını buyurmaktaydı. 384-388 Yılları arasında da,Roma´da "Martari" adında yeni bir Manici tarîkat ortaya çıktı. Bu tarîkat, özgün Mani öğretisini değiştirmeyi amaçlayarak, seçkinlerin gezgin yaşamı terk etmesini ve bir tür manastır düzenine girmesini öngörmekteydi. Martari´ler en büyük direnci Maniciler´den gördüler.

VI. Yüz yıldan bağlayarak, Manicilik Batı´da neredeyse tümüyle yok oldu. Her ne kadar sağda solda, kimi gizli topluluklar ve düalist tarîkatlar varlığını sürdürdüyse de, bunların Babilonya´li peygamber Mani ile doğrudan ya da bilinçli bir ilintisi mevcut değildi. Ancak tam beş yüz yıl sonra, XI. yüz yılda Doğu´dan, Bizans ve Bulgaristan yolu ile gelen Paulician´lar ve Bogomil´ler Batı´yı etkilediler. Bunların düalist öğretileri, Kuzey İtalya ve Güney Fransa´da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve böylece tarihte ilk kez Hıristiyan topraklarına yönelik Haçlı Seferlerine yol açmış olan Kathar hareketinin temellerini attılar.

Konular