Papa Benedikt gerçekten diyalogla ilgileniyor mu yoksa bu müslümanlar arasında misyon yapmak için bir taktik mi?

Burada Papa XVI. Benediktin Kölndeki Dünya Gençlik Günü dolayısıyla 20 Ağustos 2005 tarihinde müslüman cemaatlerinin temsilcileriyle görüşmesinde yaptığı konuşmanın ilgili bölümünü aktarmak yeterli olacaktır.

Sevgili müslüman dostlar, çevrenin olumsuz baskısından kaçmadan, karşılıklı saygı, dayanışma ve barış değerlerini güçlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Hristiyanlar için olduğu gibi müslümanlar için de her insanın canı kutsaldır. Ahlaki temel değerlere hizmet konusunda birbirimize bağlı olduğumuzu hissedebileceğimiz büyük bir eylem alanımız vardır. İnsan onuru ve bu onurdan kaynaklanan hakların savunması her sosyal planın ve bu planları gerçekleştirmek için her çabanın amacı olmalıdır. Bu, vicdanın alçak ama açık sesini eşsiz şekilde ortaya koyan bir mesajdır. Bu insanın duyması ve duyurması gereken bir mesajdır: Bu mesajın sesi yüreklerde yankılanmazsa karanlığın dünyası yeni bir barbarlığa teslim edilmiş olur. Yalnızca insanı merkez kabul etmekle ortak bir anlayış temeli bulunabilir, olası kültürel zıtlıklar aşılabilir ve ideolojilerin tehlikeli (patlayıcı) gücü nötralize edilebilir.

Geçmişin deneyimleri bize hristiyanlarla müslümanlar arasındaki ilişkilerin maalesef her zaman karşılıklı saygı ve anlayışla şekillenmediğini gösteriyor. Tarihin ne kadar sayfasını, sanki düşmanla savaşmak ve karşıdakini öldürmek Tanrının hoşuna gidermiş gibi, iki tarafın da Tanrının adına başlattıkları savaşlar doldurmuştur. Bu üzücü olayları hatırlamak bizleri utandırmalıdır, çünkü dinler adına nasıl acımasızlıkların, zulümlerin yapıldığını çok iyi biliyoruz. Geçmişin dersleri bizleri aynı hataları tekrarlamaktan korumalıdır. Barışın yollarını bulmayı ve herkesin diğerinin kimliğine saygı göstermesini öğrenmek istiyoruz. Bu anlamda inanç özgürlüğünün korunması kalıcı bir emir ve azınlıklara saygı gösterilmesi gerçek medeniyetin tartışılmaz bir işaretidir.

Bu bağlamda İkinci Vatikan Konsilinin babalarının müslümanlarla ilişkiler konusunda söylediklerini hatırlatmak uygun düşer: Kilise, diri, merhametli ve herşeye kadir, yerin ve göğün yaradanı, insanlara seslenmiş olan tekTanrıya tapınan müslümanlara da saygıyla bakar. Kökenlerini dayandırdıkları İbrahimin kendini Tanrıya tabi kıldığı gibi Tanrının isteğine teslim ve tabi olmaya çaba gösterirler. Yüzyıllar içinde hristiyanlarla müslümanlar arasında bazı çekişme ve düşmenlıklar olduğu için, Kutsal Sinod [İkinci Vatikan Konsili] herkesi geçmişi unutup birbirini anlamak için çaba göstermeyeve tüm insanlar adına sosyal adaleti, ahlaki değerleri, barışı, özgürlüğü korumak ve özendirmek için işbirliği yapmaya çağırmaktadır (Nostra Aetate Bildirisi, 3).

Sevgili müslüman dostlar, İkinci Vatikan Konsilinin bu sözleri bizler için sizlerle diyaloğumuzun yasası olarak kalacaktır ve sizlerin de bize aynı ruhla konuşmuş olmanız ve bu niyeti onaylamış olmanızdan çok memnunum. [...] Öğreti, tasavvur ve inançların aktarılmasının aracıdır. Ruhun eğitimi için söz anayoldur. Bu nedenle gelecek kuşakların eğitimi için büyük bir sorumluluk taşırlar. Bu sorumluluğu nasıl bir ruhla koruduğunuzu duyduğum için müteşekkirim. Hristiyanlar ve müslümanlar zamanımızın önümüze koyduğu çok sayıda meydan okumalara birlikte karşı durmalıdırlar. Kayıtsızlık ve boş durmaya yer yoktur, tarafçılık ve hizipçiliğe de yer yoktur. Korku ve kötümserliğe yer veremeyiz. Daha iyimser ve umutlu olmalıyız. Hristiyanlar ve müslümanlar arasındaki dinler ve kültürlerarası diyalog sezonluk, geçici bir karar düzeyine indirgenemez. Gerçekten de diyalog geleceğimizin büyük oranda bağlı olduğu hayati bir ihtiyaçtır. Dünyanın bir çok yerinden gençler burada Kölnde dayanışmanın, kardeşliğin ve sevginin tanıklarıdır. Değerli ve sevgili müslüman dostlar merhametli Tanrının sizleri koruması, bereketlemesi ve daima aydınlatmasını canı gönülden diliyorum. Esenliğin Tanrısı yüreklerimizi yükseltsin, umutlarımızı beslesin ve yeryüzünün yollarındaki adımlarımıza yön versin.

Konular