Abdullah Cevdet ve Bahailik

Bunlardan biri Doktor Abdullah Cevdet?dir (1869-1932). Aile çevresinde aldığı dinî eğitimden sonra yüksek tahsilini İstanbul?da Kuleli Askeri Mekteb-i Tibbiye?de bitirdi. Burada, mevcut yönetime karşı yoğunlaşmış tepkiler olan bir ortamda, ?...üc sene zarfında fikirler hayli uyandı ve idarei Hamidiyeye karşı dehşetli bir hareketi fikriye ve zemin hazırladı...?. 1889?da kendisi ve birkaç arkadaşı İttihad-ı Osmanî Cemiyeti?ni (İttihat Partisi )kurdular. Bu örgüt daha sonra İttihad ve Terakki Cemiyeti adını taşıdı. Tıbbiye?de okuyan gençler Batı ve özellikle Fransız ve Alman maddiyatçı filozofların eserlerinden etkilenerek, hayatı bir ilahî iradenin sonucu olarak değil, değişik biyolojik ve fiziyolojik mekanizmaların neticesi olarak görüyorlardı. ?İttihad-ı Osmanî Cemiyeti başta biyolojik materyalizm olmak üzere karmaşık düşünsel etkilerden ve ?vatanseverlik? fikrinden etkilenen bir ögrenci örgütü durumundadır. Bu örgütte felsefi boyutun ağır basmasına karşılık Cemiyetin daha sonra tam bir siyasal örgüt haline geldiğini? özellikle 1906 senesinden sonra görebiliriz. ?Üyelerin bir kısmının yeni Cemiyette de çalışmaları dışında düşünsel boyutlar açısından hiçbir ilgi bulunmamasıdır.? Cevdet?in ve diğer arkadaşlarının inandıkları felsefe Fransız filozof Auguste Comte?un kurdugu ?Pozitivizm?dir (Olguculuk). Bu felsefeye göre insanlığın gelişimi din, metafizik ve son olarak ilim aşamalarından oluşuyor, yani insanlık son olarak dini terkedip sadece ilime inanacak ve bütün sorunları sadece bilimle çözecektir.

Abdullah Cevdet yogun siyasal faaliyetleri sonucu birkac defa sürgün edildi ve başka yerler arasında Fransa?ya da kaçmak zorunda kaldı. 20. yy. başından beri Bahailerin bulunduğu Paris?te Cevdet muhtemelen Bahailik?le temas etti. Cevdet?in 1904-1932 senelerinde yayınladığı ve halkı aydınlatma aracı olarak gördügü ?İctihad? dergisinde, 1921 senesinin sonunda ve 1922?nin başında üç makale yayınlandı. Yazar Emin Âli ?Bahai hareketi hakkında ilmî bir tetebbu? başlığı altındaki üç makalesinde Bahailik hakkında çok olumlu bir şekilde yazıyor. Abdullah Cevdet bu makalelere dayanarak İctihad?ın 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında ?Mezheb-i Bahaullah - Din-i Ümem? başlıklı bir makale yayınladı. ?Bir dünya dini olarak kabul edilmesini istedigi Bahailik hakkindaki? bu yazısında ?peygambere hakaret ettiği ge-rekçesiyle önce tutuklanarak iki sene hapse mahkum edildi.? Cevdet bu makalesinde Bahailik hakkında şöyle yazıyor:

Bahailik bir din-i merhamet ve muhabbettir... Her din, merhamet ve uhuvvet tesisi için gelmiştir. Fakat bir insan hangi dinde olarak doğdu ise o dinde kalmasına hiç mani olmaksızın o insana, kendisini din olarak kabul ettirebilecek bir mahiyette bir din görülmemişdir. Bu din ancak, Bahaullah?ın ve oğlu Abdülbaha?nın va?z ve tesis ettiği din-i merhamet ve muhabbettir. Bahaullah: ?İnsanlar arasında tohum-i nifak ekmekten, gönüllere reyb ve şüphe dikenleri dikmekten sakınınız. Selsebil-i saf-i aşkı bulandıracak, ıtır-ı muhabbeti uçuracak birşey yapmayınız. Hayatıma kasem ederim ki, siz aşk ve muhabbet icin yaratıldınız, kin ve nefret icin degil? diyor. Bu sübhani ve hakikaten rahmani söz, her asırda ve bilhassa bu asr-ı insaniyette söylenmesi ve tekrar edilmesi ve ruhlara derinden derine infaz olunması elzem olan bir sözdür... Beynelümem ve beynelbeşer muhabbeti, merhameti, sulhu bir âyin halinde koyan ve buna lazım gelen nur ve harareti veren bir mürşid, Hazret-i Bahaullah?tan evvel görülmedi... Bahaullah?ın tesis, Abdülbaha?nın tanzim ve neşrettigi Bahailik akil ile mütearız hiç bir fikri, hiç bir hükmü ihtiva etmemektedir. Yani Bahailik ziyâ-nisâr bir hararettir. Bir hareket-i muzlime ve gayr-i muzîe değildir. Bu seciyyesi onu cihan-ı şümul ve millel-i muhit bir âyin-i sulh ve muhabbet olmağa doğru götürmektedir... ?Mum ışık-rîzdir: damla damla cevher-i hayatını aktırır, ta ki bu döktüğü yaşları neşr-i nur etsin. İşte bu, sizin için bir misal-i imtisal, bir timsal olmalıdır? diyen Abdülbaha hakikaten bir meşale gibi yanmış, binlerce meşa-leler îkad ettikten sonra başka cihanlarda yine yanmağa gitmiştir... Fakat bu kıvılcımdan ne kadar hararet ve nur intişar edebilir? Cihanı ısıtmak için Bahaullah?ın ruhundaki muazzam yangın lazımdır. Tenvir etmek ve aynı zamanda ısıtmak icin yanan ruhani ve rahmani bir yangın.

?Abdullah Cevdet?in gördüğü büyük tepkinin nedeni bizzat Sultan?ın bu olaydan dolayı kendisine kızmasıdır?. Bu tepkiler o zamanın muhafazakâr gazetelerinden de geldi. Cevdet mahkum edildikten ?daha sonra ise giyaben verilen bu karara itirazi sonucunda Cumhuriyet döneminde de uzun süre devam edecek olan Türk basın tarihinin en ilginç yargılamalarından birisi başladı. Abdullah Cevdet kısa sürede olayı bir düşünce ve vicdan özgürlüğü sorunu haline getirerek bu konudan yararlandı. Olayın bu yönünün yanısıra Bahailiğin İmparatorluk kamuoyunda geniş biçimde tartışılmasına neden oldugu görülmektedir.? Tarihçi Şükrü Hanioğlu?na göre Cevdet, Bahailiği İslam ile Materyalizm arasında bir aşama olarak görüyordu. Hanioğlu?nun Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi kitabındaki açıklamaları şöyledir:

"Toplum için yeni bir ?ethic? (ahlak) yaratma çabaları Abdullah Cevdet?i Bahailiği bu gö-revi ifa etmek için topluma sunmaya kadar götürmüştü. Kuşkusuz Bahailiğin pasifizme benzeyen içeriği Abdullah Cevdet?in bu mezhebe ilgi duymasında etkili olmuştu. Ancak, ruhban sınıfı ve ayinleri olmayan, nihaî amaç olarak dünya çapında sulhu benimseyen bu mezhep Abdullah Cevdet açısından toplumun dinin yerine biyolojik materiyalizmi kabul etmesi sürecinde olumlu gelişme sağlayacak bir basamak olarak kabul ediliyordu. Burada, Bahailiğin Abdullah Cevdet açısından daha evvel İslamin saf hali düşüncesinde olduğu gibi bir aşama olarak benimsediğini görüyoruz... Abdullah Cevdet?in bu düşüncesi nedeniyle karşılaştığı tepkileri görmüştük. Hukukî uygulamaların dışında Abdullah Cevdet?in gördüğü en sert eleştiriler ise gene İslam üleması tarafından kendisine yöneltilmişti. Bahailiğin, İslamiyetle hiçbir ilgisi bulunmadığını belirten bu eleştirilere karşılık Abdullah Cevdet, bir ?ethic? olarak düşündüğü bu mezhebi İslamın olumlu içeriğiyle destekleyeceğini ... açıklamasına karşın bu çabasında başarı sağlayamadı. Zaten çok kısa bir süre sonra rejim değişikliği Abdullah Cevdet?e bu çeşit aşamalar yerine topluma biyolojik materiyalizmi dini ikame edecek bir kurum olarak sunma imkanı verdiğinden kendisi tekrar bu konudaki tartışmalara dönmedi.?

Abdullah Cevdet ve Bahailik yorumları

  • Image Description
    kemal3
    28.08.2011

    Bahaîliğin gerçek yüzü
    Zindanda tanrı iddiasında olan adam!
    Belki gülüyorsunuz belki de kendi kendinize; her şeyi görmüştük ama böyle insan görmemiştik diyorsunuz. Yazar size şaka mı yapıyor?
    Hayır! Aşağıdaki makale Bahaî cemaatinin kitaplarına göre yazılmıştır.
    Bu hapiste olan tanrı! 1812 yılında İran’da doğmuştur. Ona Mirza Hüseyin Ali adı verildi. Mirza yedi yaşında iken evde okuma yazma öğrendi bu sebeple sözü geçen tanrı hiç bir okula gitmedi!(1)
    Mirza bir süre Mehdilik iddiası eden Ali Muhammed Babın taraftarı oldu. Bab 1839 yılında kendisini Hazreti MEHDİ’NİN temsilcisi (vekili) olarak ilan etti (2). Daha sonra kendisini imam (3) bir süre sonra ise kendisini peygamber ilan etti!(4) Son olarak Bab Allahlık iddiasında bulundu!(5).Bab İran’da tutuklanıp mahkemeye götürülünce bütün iddialarından tövbe etti!!(6).Bab serbest bırakılınca tekrar bir çok karışıklıklara sebep oldu ve çevresindekilere yeni din getirmiş olduğunu iddia ederek onları Müslümanlara karşı tahrik etmeye devam etti. Bu nedenle ortaya çıkan çatışmalarda birçok insanın kanı döküldü; bu sebeple Bab tekrar İran’ın ünlü ve meşhur veziri Mirza Tagi Emirkebir tarafından yakalandı ve mahkemede ona idam cezası verildi.
    Babın idamından sonra sözü geçen Mirza Hüseyin Ali (Bahaullahı) ve etrafındaki cemaat intikam alma hedefi ile İran hükümet adamlarını terör etmeye başladılar. Ama bu yolda başarılı olamadılar... İran hükümet memurları Bahaullahı bulup ve gözaltına alarak zindana gönderdiler.
    Bu arada Rusya büyükelçisi İran devletine bir mektup göndererek şöyle yazdı: Bahaullah Rus devletinin emanetidir! (7) Böylece Bahaullah Rus hükümetinin müdahalesi ve ısrarı ile hapishaneden çıkarılıp Irak’ın Bağdat şehrine sürgüne gönderildi.
    Bahaullah Bağdat’ta 1859 yılında kendisini Bahaî cemaatinin önderi ilan etti!
    Bahaullah Bağdat’ta yine karışıklık çıkartma suçundan yakalanıp İstanbul’a daha sonra Edirneye sürgün edildi… Ve son olarak Filistin’in Akka şehrindeki mahbese gönderildi.
    Bahaullah Akka kalesindeki zindanda yazılarında şöyle diyor:
    Dünyayı kedndisi için yaratan allah şimdi dünyanın en kötü zindanında esir kalmıştır!(8)
    Muhterem okuyucular! Kendisini tanrı bilen Mirza Hüseyin Ali insanlar eliyle mehbeste esir olmuştur!
    Bahaullah Mübin adlı kitabinin 229'uncu sayfasında diyor ki: " Benden başka zindanda olan bir Allah yoktur"!
    Başka bir kitapta bahaullah şöyle yazmıştır;
    Bütün tanrılar ancak benim emrimle allah oldular (9)
    Bahaullah kendi doğum gecesini şöyle kutluyor:
    "Ne mutludur bu gecenin sahibi! Çünkü doğulmayan ve doğmayan Allah bu gece dünyaya gelmiştir"!(10)
    Evet, Bahaullahın ölüm zamanı gelmişti. O 1888 yılında öldü... Bahaullah kendi mezarını Bahaîlerin kıblesi kıldı! O bahailere şöyle diyor:
    "Namaz kıldığınız zaman yüzünüzü benim mukaddas makamıma (mezarıma) doğru çevirin va benim güneşim batınca (öldüğüm zaman) mezarıma doğru namaz kılınız!(11)
    Bahaîlerin din dersleri kitabında on dokuzuncu derste şu talimat yazılmıştır:
    Namaz kılmak istediğin zaman senin kalbin ve fikrin büyük ismi (Bahaullahı) düşünmesi gerekir. Çünkü bizim dualarımızı ancak o işitir!
    Muhterem ve değerli okuyucular!
    Bahaî cemaati bir insanın nasıl Allah olmasını izah eder?!!! Akıl sahibi ve düşünen bir adam Bahaîliğin bir din olmasını kabul eder mi? Hayır kabul edemez çünkü Mirza Hüseyin Ali ne tanrıdır ne de peygamber! Onun dedikleri ve iddiaları Allaha ortak koymaktan başka bir şey değildir!
    Büyük ve yüce İSLAM dini dünya yaratıcısını ancak ve ancak eşsiz ve tek olan Allah olarak bilir ve buna inanır.
    Hazreti Muhammed (S.A.A) mukaddes yaşamı boyunca kendisini ancak Allahın resulü bilerek şöyle buyururdu:
    Ben Allah tarafından sizin tümünüze resul ve perygamber olarak gönderildim.
    Hazreti Muhammed (S.A.A) mübarek yaşamının son günlerine kadar peygamberlikten başka bir iddiası olmadı ve yüce Allah için bir ortak tanımadı.
    Muhterem okuyucular! Bahaullahın peygamberlik iddiası bir yalandan başka bir şey değildir…

    1_Bahaullah Ve Yeni Asır Sayfa: 28
    2_Abdulbahanın Sayyah Şahıs Kitabı Sayfa: 3
    3_Hak Zuhuru Kitabı Üçüncü Sayfa: 137 Ve Beyan Kitabı Sayfa: 9 ve 31
    4_Mufavizat Kitabı Sayfa 124 ve Beyan Kitabı Sayfa: 55
    5_Lohi Heykelud Din Kitabı Sayfa: 5
    6_Babın Mahkemedeki İtirafları Ve Onlardan Tövbe Etmesi İran Milli Meclisinin Arşivinde Babın El Yazısı Şeklinde Mevcuttur Aynı zamanda Bahaîler Keşfulgıta Kitabının 204 ve 205 inci Sayfalarına Bakabilirler
    7_Badii Kitabı İkinci Bölüm Sayfa: 33 ve 34
    8_Kurt Oğluna Mektup Kitabı Sayfa: 42
    9_Mekatib Kitab Cilt:2 Sayfa: 255
    10_Ayyami Tesaa (Dokuz Günler) Kitabı Sayfa: 50
    11_Aqdas Kitabı Ayet: 14 ve 15 ve Gencineyi Hudut Ve Ahkâm Kitabi 1 İnci Babın 7 İnci Faslı Sayfa:19 ve 20 Ve Diyanet Dersleri Kitabi 19 uncu Ders

Konular