Hurufiliğin Öncülleri

Harfler bizi doğrudan yazıya götürmektedir. Harf ve rakamların yorumlanması ve aralarında çeşitli özel ilişkiler kurulması ve böylelikle görünen amaçlarının ötesinde anlamlandırılmaları tüm eski kültürlerde görülen ve neredeyse yazının tarihiyle aynı zamanda başlamış bir uğraştır.

Bu çabanın ilk örneği Pythagoras?ın öğretiler dizgesinde bulunur. Bu dizge, varoluş sorunlarının felsefi araştırması amacıyla oluşturulmuş bir inanç akımı çerçevesinde geliştirilmiş ve ünlü Pythagoras kuramı da bu dizgenin bir yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır. İ.Ö. 500 yıllarında ortaya çıkan Pythagoras dizgesi, geliştirdiği müzik kuramı ile birlikte ele alınınca ses, dil, sayılar ve harfler aracılığıyla evreni açıklamayı amaçlayan bütüncül bir yapıya ulaşabilmiştir. Kendisinden önce gelen Mısır, İran ve Hint tekniklerini kullandığı sanılan bu dizge, daha sonraki harfçilerin sık sık başvuracağı temel yöntemleri geliştirmiştir.

Harfçiliğe tarihsel olarak ikinci örneği oluşturan ?Kabbala?, Hurufiliğin amacına pek benzer bir amaç taşımakta, harf ve sayıların gizemini çözerek Tevrat?ı yorumlamayı hedeflemektedir. Kabbala?nın yorumuna göre Tanrı kendisini belirli sayıda nitelik (Sefirot) biçiminde dışsallaştırarak evreni yaratmıştır. Kabbala?nın yaratılış ile ilgili bu savında yer alan hemen her unsuru, İslam ezoterizminde ve dolayısıyla Hurufilik ve onun etkisi altındaki ?Bektaşilik?te benzer biçimde bulmak olanaklıdır.

Harfçilik ve etkilerinin İslam?da ne zaman ortaya çıktıkları konusu oldukça tartışmalıdır. İslam harfçileri için uygun koşulları, Kur?an?da bazı surelerin başında birbirinden ayrı ve anlamsızmışçasına yer alan ve ?Huruf-u Mukatta?a? diye adlandırılan harfler sağlamıştır.

Yaşar Nuri Öztürk, ?Tarihi Boyunca Bektaşilik? adlı kitabında bu konuda şunları belirtmektedir: ?Şunu da söyleyelim ki, bu harf kümelerine muhtelif ve çoğu kez esrarlı manalar verme işi, sahabiler devrinde başlamıştır?Hatta Hz. Ali?nin: ?Kur?an Fatiha?dan, Fatiha Besmele?den, Besmele Ba harfinden ibarettir. Bense o Ba harfinin altındaki noktayım? sözü çok ünlüdür.?

İslam?da ?Kutsal Metinlere? harf düzeyinde yorum getirme çabasının ilk örneği X. yüzyılda Hallac-ı Mansur?da görülür. Mansur, Kur?ana sözcük anlamlarına bakarak "Yorum" getiren (Te?vil) Karmatiler?in bir propogandacısıydı. (Karmatilik, IX. yüzyılda dinsellikle bağdaştırılmış, sosyo-ekonomik temelli ezoterik bir akımdır.) Mansur, divanında ve ?Kitab al-Tavasin? adlı eserinde harfler ve sayıların ?gizli anlamlarına? değinen ilk İslam harfçisidir. Evreni ve Tanrı?yı insanda görmenin bir sonucu olarak ilk kez ?Enel-Hakk? diyen Mansur olmuş ve bu sözü nedeniyle 922 yılında idam edilmiştir.

İslam?da harfçiliğin ikinci önemli örneğini Endülüslü düşünür Muhyiddin-i Arabi (1165-1240) oluşturur. Endülüslü Yahudi düşünürlerin ve Kabbalacıların etkisinde kalarak ?El-Fütuhat El Mekkiye? adlı yapıtında harfçiliğin bir çok örneğini sergilemiştir.

Fazlullah Esterabadi

Geliştirilmiş harfçi teknikleri kullanan Hurufiliği bir inanç sistemi olarak kuran kişi Şihabuddin Fazlullah Esterabadi?dir. 1340 Yılında doğan Fazlullah, genç yaşta teoloji ile ilgilenmeye başlamış, on sekiz yaşındayken tasavvufa yönelerek hacca gitmiştir. Dönüşünde Harezm?e gelmiş ve bir süre burada kaldıktan sonra Tebriz?e geçmiştir. Burada etrafına topladığı kişilerle yaptığı dini sohbetler sayesinde büyük saygınlık kazanmıştır. 1386 Yılından başlayarak Isfahan?da kendi sistemini yaymaya başlamış, daha sonra uzun bir süre için bir mağarada inzivaya çekilmiştir. Bu dönemde kendisinin ?Mehdi? olduğunu ileri sürmüştür. Çevresinde yedi kişilik bir çekirdek kadro oluşturmuş, bu yedi kişinin çabaları sonucunda yeni inanç hızla yayılmaya başlamıştır. Kısa sürede çeşitli toplumsal kesimlerden kişiler yeni akımın çevresinde toplanmaya başlamıştır.

Fazlullah?ın kendi sistemini yaymaya çalıştığı ortam bu tür akımlar için pek elverişlidir. Bu yöre Mazdeizm ve Karmatilik gibi bir çok ezoterik akıma kaynaklık etmiştir.

Fazlullah hakkında bilgi içeren her kaynak, onun Tanrılığını ilan ettiğini söylemektedir. Ancak bunu nasıl gerçekleştirdiğini belirtmemektedirler. Bu ilan sadece ?Enel-Hakk? biçiminde yapılmış olabilir. Aynı yörelerde Hallac-ı Mansur?un oldukça tanındığı dikkate alınırsa, en güçlü olasılık bu ilanın ?Enel-Hakk? formülüne dayanmasıdır.

Fazlullah, yarısı farsça ve yarısı da Esterabad lehçesi ile yazılmış olan ?Cavidan-ı Kabir? adlı bir eser ile adının ?İskendername? olması olası bulunan farsça bir manzume kaleme almıştır. Ayrıca ?Arşname? ve ?Muhabbetname? adlı kitapları da vardır.

Yeni sistemin yaygınlaşması egemen çevrelerde rahatsızlıklar yaratır. Timur?un oğullarından Miranşah?ın buyruğu ile Fazlullah tutuklanır ve hapsedilir. 1394 Yılında Alıncak kalesinde öldürülür; cesedi ayaklarına bağlanan bir iple çekilerek ibret olsun diye dolaştırılır. Fazlullah?ın çevresindekiler kovuşturmalara uğrar.

Hurufi önderlerinden Ahmed Lur?un 1427?de Şahruh?a karşı bir suikast eylemine girişmesinden sonra, müritlerden bir çoğu yakalanıp öldürülmüş, hatta cesetleri bile yakılmıştır. 1467?de ise Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah?a karşı bizzat Fazlullah?ın kızının önderliğinde bir ayaklanma hareketi şiddetle bastıtılmış ve isyanın önderi beş yüz kadar taraftarı ile yakalanıp idam edilmiştir. Bu olaylar üzerine Hurufiliğe bağlı kişiler bir çok ayrı yöne dağılarak, görüş ve inançlarını beraberlerinde götürmüşlerdir.

Konular