Dinler | Konular | Kitaplar

Serbest Kürsü

Tevrattaki şeriatı kaldırmak sünnet, domuz eti yasağı vb.), Allahın isteğini reddetmek değil midir?

İsanın mesajının merkezinde yaklaşmakta olan Tanrının Egemenliği yeralır (bkz. Markos 1,15). Bu şekilde yahudi şeriatını ikincil düzeye indirmiştir. İsa, Musanın şeriatını asla geçersiz ya da geride kalmış olarak göstermemiştir. Ancak eleştiride bulunmuş ve en yetkin şekilde şeriatta temel olarak ifadesini bulmuş olan Tanrının isteğini açıkça ortaya koymuştur (Matta 5f: Ama ben size derim ki). İsanın bu şekilde şeriat ve gelenekleri eleştiren sözlerine örneğin boşanma, kısasa kısas ve düşmanlara sevgi (Matta 5,31.38.43 vd; ayrıca Lukada paralel), geleneksel (asıl içsel) temizlik (Markos 7,15), Sept gününe uymak (Markos 2,27), şeriatın aslolarak Tanrı ve insan sevgisine konsantre oluşu (Markos 12,28-34) ve Kudüsteki tapınak geleneğinin kısıtlı oluşu konusundaki sözleri de dahildir.

Hristiyanlar ikonalar ve heykellere tapıyorlar mı?

Katolik Kilisesi Katekizmi (Din ve Ahlak İlkeleri) On Emir den birincisi hakkındaki açıklamasının dördüncü bölümünde Kendin için oyma put yapmayacaksın başlığı altında şu açıklamaları yapıyor:

Tanrısal buyruk insan eliyle yapılmış her türlü Tanrı tasvirini yasaklar. Tesniye Kitabı şöyle diyor: Madem ki, Horebde, ateşin içinden Rab sizinle konuştuğu sırada hiçbir şekil görmediniz, o halde fesada saparak herhangi bir şeklin suretinde oyma put yapmayacaksınız… (Tesniye 4, 15-16). İsraile kendini gösteren tamamen Aşkın Tanrıdır. O her şeydir ama aynı zamanda, O bütün eserlerinin üzerindedir (Sirak 43, 27-28). O hatta yaratılmış bütün güzelliklerin kaynağıdır (Bilgelik 13, 3).

Korintlilere 1.Mektup 14,34-35 şunu diyor: Kadınlar, toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur... Çünkü kadını

Tanrıya benzerlik hem erkek hem de kadınları eşit şekilde kapsar (Yaratılış 1,27). Burada üstünlük, ya da kademeler yoktur. Bu nedenle kültür ve uygarlık tarihinin tanık olduğu, kadına yönelik bütün ayrımcılıklar Tanrının başlangıçta ortaya koyduğu isteğine aykırıdır. Erkek ve kadının eşit derecede ve eşit değerde oluşları dünya ve kilise için Tanrının açınlamasının önemli bir öğretisi durumundadır.

İsa davranışlarıyla kadının değeri ve eşitliğini ortaya koymuştur. Vaazlarında, yaptıklarında ve insanlara sevgisinde kadınlar da erkekler gibi ynı yere sahiptir. Kadınların Ona eşlik etmesine izin veriyor ve onların desteklerini kabul ediyordu (Luka 8,1-3), günahkar olarak tanınan bir kadını koruyup savunuyor (Luka 7,36-50) ve o dönemin bütün toplumsal engellerini (Yuhanna 4,27) ve dinsel tabularını (Markos 5,28-34) yıkıyordu.

Hz. İsanın annesi Meryeme dua edilmesi Allaha eş koşmak değil midir?

Her iki soruyu da ve bunlarla ilgili olası diğer soruları da (1) Kitabı Mukkadesin tanıklığına göre Meryemden bahsederek, ardından (2) Meryemin Tanrıanası ünvanının hristiyan imanındaki anlamından bahsederek ve (3) Kilisenin Meryem hakkındaki yeni dogmalarından bahsederek yanıtlayacağım.

1. Kitabı Mukaddesin tanıklığına göre Meryem

İncilin merkezinde Meryem değil İsa Mesih yeralmaktadır. Ancak Meryem Onun annesidir. Bu nedenle kendisinden bahsedilmektedir. Bu yaşam öyküsü şeklinde değildir. Kutsal kitabın Meryem hakkında anlattıkları bundan çok daha ötedir: Meryemin Tanrıhalkının kurtuluşu için anlamı ortaya konulmaktadır. Meryem, daha Eski Ahitte karşımıza çıkan Tanrısal etkenliğin bağlamında ele alınmaktadır. Bununla kastedilen şudur:

Hristiyanlarda da ölüler yıkanıp kefenleniyor mu?

Ölüm günü Hıristiyan için sırlı yaşamının bitiminde, her ne kadar düğün giysisini giymek için daha çok arınmaya gereksinmesi varsa da Vaftizle başlamış olan yeniden doğuşunun sona erdiğini, Kutsal Ruh'un meshetmesiyle verilmiş olan "Oğul'un suretine" kesin benzeyişini, Efkaristiya'da öncelenmiş olan Egemenlik şölenine katılmayı sağlar (KKK 1682)

Kilise bir Ana gibi Hıristiyanı yeryüzü yolculuğunda sırlı bir biçimde bağrında taşıdığı gibi, yolculuğunun bitiminde de onu "Baba'nın ellerine " teslim etmek için ona eşlik eder (KKK 1683).

Merhumların bedenlerine diriliş imanı ve umudu ile saygı ve sevgi gösterilmelidir. Ölülerin defnedilmesi insan bedenine gösterilen bir saygıdır; (Bkz. Tob 1, 16-18) defin Kutsal Ruhun tapınakları olan Tanrının çocuklarını onurlandırır (KKK 2300).

Cesetlere otopsi yapılması, yasal işlemler ya da bilimsel araştırmalar nedeniyle ahlâki açıdan kabul edilebilir. Ölümden sonra organ bağışı yasaldır, hatta övgüye değerdir (KKK 2301).

Tanrının kurtarma isteği ve İsanın fidye olarak bizim için canını vermesi

İsanın haçta utanç verici bir biçimde ölmesi yahudi insanı için Tanrının bir yargısı, bir lanet durumundaydı (bkz. İncil, Galatyalılara Mektup 3,13), Romalılar için bir utanç, ve çok sayıda tanıklığın ortaya koyduğu gibi alay edilmesi ve aşağılamak için bir sebep durumundaydı. Havari Pavlus Korintlilere 1. Mektubunda şöyle yazıyor: Yahudiler doğaüstü belirtiler ister, Grekler ise bilgelik ararlar. Ama biz, çarmıha gerilmiş olan Mesih'i tanıtıyoruz. Yahudiler bunu bir yüzkarası, diğer uluslar da saçmalık sayarlar (1,22-23).

Haçlı seferlerinde neden haçlılar binlerce masum insanı kılıçtan geçirmişlerdir? Bu nasıl bir Tanrı sevgisi ve hoşgörüdür?

Öncelikle Haçlı Seferlerinin dar anlamda, yani Kutsal Topraklara yapılan seferler olarak Ludwig Hagemannın kitabından (Was glauben Christen? Die Aussagen einer Weltreligion. Herder-Taschenbuch nr. 1729, Freiburg, 1991, S. 126vd.) tanımlanmasını sunalım: 1071 yılında Türkler Kudüsü fethettikten sonra Kudüsten geri dönen hacılar yeni egemenlerin yaptığı baskılar ve engellemeleri anlatırlar. Bu haberler sonuçsuz kalmayacaktır. Ardından İstanbulun tehdit altında olması nedeniyle Sezar I. Alexius (1081-1118) Papa II. Urbandan (1088-1099) yardım istediği zaman Papanın 27 Kasım 1095te Clermont Sinodundaki Doğudaki hristiyanlara yardım ve Kudüsün müslüman egemenliğinden kurtarılması çağrısı, Avrupa halklarını ikiyüzyıl boyunca bu hedef için birleştiren bir ortak hareketin ateşleyicisi olmuştur.

Deus le volt, (Tanrı böyle istiyor) – her şeye hakim olan slogan buydu. Papa kendini de bu haçlı seferi hareketinin başına koymuştu.

Kitab-ı Mıkaddes'in Tümü İsa Mesih Hakkındadır!

İncil, Yuhanna 5:39-40’da İsa’nın sözlerine bakalım: “Kutsal Yazıları araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz.”

İsa'nın İnsanoğlu olması!

Yeni Antlaşma’da İsa’dan 88 kez “İnsanoğlu” olarak söz edilmiştir. “İnsanoğlu” sözünün ilk anlamı, Daniel 7:13-14’deki peygamberliğe atıftır: “Gece görümlerimde insanoğluna benzer birinin göğün bulutlarıyla geldiğini gördüm. Eskiden beri var Olan’ın yanına doğru ilerledi, O’nun önüne getirildi. Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona tapındı. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır.”

“İnsanoğlu” tanımı, Mesihsel bir unvandır. Kendisine egemenlik, yücelik ve krallık verilmiş olan O’dur. İsa bu sözü kullandığında, İnsanoğlu’yla ilgili peygamberliği Kendisine atfediyordu. O zamanda yaşayan Yahudiler, bu sözü ve bunun kimden bahsettiğini çok iyi biliyorlardı. İsa Kendisini Mesih olarak ilan ediyordu.

Tevrat ve Zebur İsa Mesih'ten bahseder mi?

İsa Mesih hakkında birçok Eski Antlaşma peygamberliği vardır. Bazı yorumcular Mesih’le ilgili peygamberliklerin sayısını yüzlerle bildirirler. Aşağıda bunlar arasında en açık ve en önemlileri sayılanlar yer almaktadır.

İsa’nın doğumuyla ilgili olarak—Yeşaya 7:14: “Bundan ötürü Rab’bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak.” Yeşaya 9:6: “Çünkü bize bir çocuk doğacak, Bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.” Mika 5:2: “Ama sen, ey Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında önemsiz olduğun halde, İsrail’i benim adıma yönetecek olan senden çıkacak. Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır.”

Hristiyanların Gözünde Ateizm

Başlangıçtan beri “kesin gerçekler” sorunu felsefeyi uğraştırmıştır. Tanrı’ya inananlar her zaman; “Bilginin başlangıcı olarak, her şeye, yaşamın her yönüne anlam veren Tanrı’yla başlamadıkça kesin gerçeklere sahip olmak imkansızdır” derler. Bazı modern ateistler bunu reddedip Tanrı olmadan da “kesin gerçeklere” ulaşabileceklerini iddia etmektedirler. İşte bu noktada hatalı olduklarını aşağıdaki noktalarla gösterebiliriz.

1. Modern ateistler çekinmeden; “Her şey görecelidir” demektedirler. Hepimiz bu iddiayı bir çok kez duymuşuzdur. Bu fikri ilk olarak ahlak konularına, daha sonra da bilimi ve sanatı yorumlarken yaşamın her alanına uygulamışlardır.

2. Bir şeyin “Kesin Gerçek” olması bizler için standart oluşturur. Kesin bir gerçek bir şeyin gerçek mi sahte mi, yalan mı, doğru mu, siyah mı beyaz mı, sıcak mı soğuk mu, yararlı mı zararlı mı olduğunu anlamamızı sağlar.

Hristiyanların Gözünde Ateizm

Başlangıçtan beri “kesin gerçekler” sorunu felsefeyi uğraştırmıştır. Tanrı’ya inananlar her zaman; “Bilginin başlangıcı olarak, her şeye, yaşamın her yönüne anlam veren Tanrı’yla başlamadıkça kesin gerçeklere sahip olmak imkansızdır” derler. Bazı modern ateistler bunu reddedip Tanrı olmadan da “kesin gerçeklere” ulaşabileceklerini iddia etmektedirler. İşte bu noktada hatalı olduklarını aşağıdaki noktalarla gösterebiliriz.

1. Modern ateistler çekinmeden; “Her şey görecelidir” demektedirler. Hepimiz bu iddiayı bir çok kez duymuşuzdur. Bu fikri ilk olarak ahlak konularına, daha sonra da bilimi ve sanatı yorumlarken yaşamın her alanına uygulamışlardır.

2. Bir şeyin “Kesin Gerçek” olması bizler için standart oluşturur. Kesin bir gerçek bir şeyin gerçek mi sahte mi, yalan mı, doğru mu, siyah mı beyaz mı, sıcak mı soğuk mu, yararlı mı zararlı mı olduğunu anlamamızı sağlar.

İznik Konseyinde İnciller Seçildi!

Türkiye’de yaygın olan uydurma bir hikâyeye göre, İ.S. 325′te toplanan İznik Konseyi’nde papazlar bir yığın İncil’den dört tanesini seçip, diğerlerini yok etmişlerdir. Bu aslı astarı olmayan hikâyeye inanması gerçekten son derece zordur. Tarih ilmini iyi bilenler bilir: Tarihte cereyan ettiği söylenen bir hadiseyi doğrulamanın tek yolu, o hadisenin görgü şahitlerinin yazılarını incelemek ve değerlendirmektir. Tarih ilmi bundan ibarettir. İznik Konseyi ile ilgili bilinen tarihi kaynaklar o konseye katılan ve orada konuşmaları kaydeden Evstatyus, Atanas ve Evsebyus’un eserleridir. Bu belgeler şöyledir:

-Konsey başkanı olan Antakyalı Evstatyus’un bir eseri;
Atanas’ın “İznik Konseyi’nin Kararları” adlı eseri (İ.S. 350 ile 354 yılları arasında yazmıştır) ve 369 yılında Kuzey Afrikalı dini liderlere yazdığı bir mektup;
-Sezariyeli Evsebyus’un 325 yılında yazdığı mektup.

İsevilikte Tanrı Korkusu

İnanlı olmayan kişi için, Tanrı korkusu, Tanrı’nın yargısından ve Tanrı’dan sonsuzluk boyunca ayrılık olan sonsuz ölümden korkudur (Luka 12:5; İbraniler 10:31). İnanlı için Tanrı korkusu çok farklı bir şeydir. İnanlının korkusu Tanrı’yı yüceltmektir. İbraniler 12:28-29 bunun iyi bir tanımını oluşturur: “Böylece sarsılmaz bir egemenliğe kavuştuğumuz için minnettar olalım. Öyle ki, Tanrı’yı hoşnut edecek biçimde saygı ve korkuyla tapınalım. Çünkü Tanrımız yakıp yok eden bir ateştir.” Hristiyanlar için Tanrı korkusu da aynen bu saygı ve huşudur. Bizi, Evrenin Yaratıcısı’na kendimizi teslim etmeye motive eden etken de budur.

BARNABAS GERÇEK İNCİLDİR?

Hem İncil ile hem de Kuran-ı Kerim ile çelişen bu kitabın bir hristiyan veya müslüman tarafından kabul edilmesi imkansızdır. Son yıllarda özellikle Türkiye’de birçok Müslüman’ın iddia ettiği şey şudur: “Kuran’da bugünkü Hristiyanlarca kullanılan İncil’den değil, Barnabass İncilinden söz ediliyor.” Sözü edilen Barnabass İncili tamamen bir sahtekârlık ürünüdür. Barnabass İncili adıyla basılmış olan kitap incelenirse, yazarın İsa Mesih’in havarisi olmadığı gibi İsrail’i hiç görmemiş birisi olduğu ortaya çıkar. Bu kitabın saklandığı konusu ise tamamen hayal ürünüdür. Zira bu kitabı internet dahil, tüm büyük kitabevlerinde de bulmak mümkündür.