KOMÜNİZMİN GERÇEK YÜZÜ KOMÜNİZM İNSANA DEĞER VERMEZ

4.BÖLÜM

Komünist toplumlarda, Darwin'in evrim teorisi temel alınarak, insanlar gelişmiş bir hayvan türü olarak kabul edilir. Dolayısıyla toplum da bir hayvan sürüsü sayılır. Bu nedenle de insana değer verilmez.

16 Mayıs 1951 tarihli gizli bir belge, Mao'nun Çin'de katletmeyi planladığı insan sayısını belli bir kotaya göre belirlediğini gözler önüne serer:

Öldürülmesi gereken karşı devrimcilerden bahsederken belli bir oranın belirlenmesi şarttır. Kırsal bölgelerde bu oran genel nüfusun 1/1.000'ini geçmemelidir. Şehirlerde ise bu oran, biraz daha az olmalıdır, genel nüfusun 0.5/1.000'i uygun gözüküyor. Örneğin 2 milyon kişinin yaşadığı Pekin'de 600'den fazla kişi öldürüldü. 300 kişi daha öldürülmesi planlanıyor. Toplam 1.000 kişi yeterli olacaktır... Hala büyük grupların öldürülmesi zaruridir ve Temmuz ayının sonuna kadar öldürmeyi planladıklarımızın 2/3'sini öldürmek için elimizden geleni yapmalıyız.1

Görüldüğü gibi Mao, katliamlarını planlarken, öldürülecek kişinin herhangi bir suç işlemesini zorunlu görmüyordu. İnsanları öldürmeyi, sırf topluma vereceği korku açısından gerekli görüyor ve idamların sayısını bir "kota meselesi" olarak değerlendiriyordu. Bu düşüncenin bir diğer örneğini, "bir insanın ölümü trajedi, bir milyon insanın ölümü ise bir istatistiktir" sözüyle ünlü olan Stalin'de de bulmak mümkündür. Komünist Stalin'in "istatistiksel" cinayetleri sonucunda, 40 milyon masum insan hayatını yitirmiştir. Komünist ideoloji için suçsuz insanları katletmek bir görevdir. (Detaylı bilgi için Bkz, Komünizm Pusuda, Harun Yahya)

Çin Bebek Öldürerek Aile Planlaması Yapıyor

Çin'de ailelerin bilinçlendirilmesi ve çeşitli tıbbi yöntemlerle kolaylıkla sağlanabilecek bir planlamanın yerine, çocukların anne karnında veya doğduktan sonra katledilmesi yöntemiyle nüfus planlaması yapılmaktadır. Kuşkusuz bu, dinden uzak yaşayan, manevi değerlerini yitirmiş bir toplumun içine düştüğü duyarsızlık ve vicdansızlığın boyutunu gösteren ibret verici bir durumdur.

1998 yılında Çin'den ABD'ye iltica eden ve yaşadığı bölgede "aile planlamasından" sorumlu olan Gao Xiao Duan isimli yetkilinin itirafları tüm dünya kamuoyunun dikkatini bir kez daha Kızıl Çin'in bu ilkel uygulamasına çekti. Anlattığı olaylardan birinde 9 aylık hamile olan bir kadının evraklarının üzerinde "doğum yapamaz" ibaresi yazılı olduğu için çocuğunun nasıl elinden alındığını şöyle dile getirmişti:

Ameliyat odasında, alınan çocuğun dudaklarını nasıl emdiğini, kollarını nasıl gerdiğini gördüm. Bir doktor zehiri beynine enjekte etti, çocuk öldü ve bir çöp kovasına atıldı.2

Yukarıda anlatılan vahşi nüfus planlamasının benzerleri, tarihte kendi ideolojilerini hakim kılmak, iktidarlarını sağlamlaştırmak için pek çok diktatör ve zalim yönetici tarafından uygulanmıştır. Bu zalimlerden biri de, kendi batıl dinini tanımayan ve Allah'a iman eden halkına yaptığı işkencelerle tarihe geçmiş olan Firavun'dur. Firavun da tıpkı Kızıl Çin'in inkarcı liderleri gibi, iman edenlerin sayısının artmasını ve onlar üzerindeki hakimiyetinin zayıflamasını engellemek için, bu insanları güçten düşürüp, zayıf bırakmış ve çocuklarını katletmiştir. Bu durum Kuran'da şu şekilde belirtilir:

Gerçek şu ki; Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü. Onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınları diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı. (Kasas Suresi, 4)

Tiananmen Katliamı

4 Haziran 1989 tarihi, komünist Çin'in vahşetine tüm dünyanın bir kez daha tanık olduğu bir gün oldu. Pekin'in ünlü Tiananmen Meydanı'nda daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için gösteriler yapan üniversite öğrencileri karşılarında kendi devletlerinin ordusunu buldular. Çin yönetimi, karşısındakilerin henüz 19-20 yaşlarındaki kendi vatandaşları olmasını önemsemiyordu. Komünist Çin'e göre önemli olan rejimin tehlike altında olması ihtimali idi ve politbüro bu üniversite gençlerinin rejimi tehdit ettiği kanaatine varmıştı. İşte bu kanaat binlerce insanın katledilmesine, binlercesinin yaralanmasına, on binlercesinin tutuklanıp işkence görmesine neden oldu.

Doğu Türkistan'da Nükleer Denemeler

Çin, 1961'den bu yana, pek çok uluslararası örgütün karşı çıkmasına rağmen, çeşitli nükleer denemelerini Doğu Türkistan'ın Lop Nor bölgesinde gerçekleştirmektedir. Bu denemeler, bölgenin doğasının tamamen tahrip olmasına, zehirli atıkların sulara karışması nedeniyle insan hayatının tehlikeye girmesine ve ekolojik dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Binlerce hayvan bu denemeler nedeniyle telef olmuş, pek çok insan hayatını kaybetmiş ve sakat doğumların oranında büyük artış meydana gelmiştir.

Doğu Türkistan'da nükleer deneme kurbanı olanların sayısı resmi olarak belirlenememekle birlikte, yaklaşık 210 bin kişinin radyoaktif atık nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Bilindiği gibi radyoaktif atıklar aynı zamanda kansere de neden olmakta ve Doğu Türkistan'da kansere yakalananların sayısında %10'luk bir artış olduğu kaydedilmektedir.3

SONUÇ

Yazı dizisi boyunca, bir yandan komünist Çin'in kendi halkına karşı uyguladığı zulmü, bir yandan da Doğu Türkistanlı Müslümanlara karşı yürüttüğü sessiz soykırımı delilleriyle inceledik. Çin'deki rejimin bu denli katı ve acımasız olmasının temel nedeni, Darwinist ve komünist ideolojilerdir. Çin'in serbest piyasa ekonomisini benimsemesiyle, bu ülkenin hala bir "Kızıl Tehlike" olduğu gerçeğinin değişmediğini tüm dünyaya anlatmak gerekmektedir. Pekin yönetiminin hala temel siyasi görüşü olan Maoist komünizme ve bunun fikri dayanağı olan Darwinizm'e karşı da bir kampanya yürütülmeli, bu ideolojinin Çin'de ve Kamboçya, Arnavutluk, Kuzey Kore gibi diğer ülkelerde sebep olduğu korkunç insanlık suçları gündemde tutulmalıdır. (www.darwinizminsonu.com) Bunlarla birlikte sadece Müslüman oldukları için zulüm, işkence ve katliama maruz bırakılan Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurların bu durumu, tüm dünya Müslümanlarının üzerine bir sorumluluk yüklemektedir. Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurur:

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)

İnkarcı yönetimlerin ortak özelliği, kendilerine en büyük düşman olarak hak dini ve bu dini yaşayanları görmeleridir. Ve bu düşmanlıkları büyük bir öfke ve kine dönüşmekte, akıl almaz işkencelerle ve zulümlerle inananları imanlarından döndürmeye çalışmaktadırlar. Ancak tüm bunları yaparken unuttukları çok büyük bir gerçek vardır. O da herşeyin sahibinin Allah olduğu ve zaferin sonunda muhakkak Allah'ın ve inananların olacağıdır. Bu, Allah'ın kanunudur, geçmişte olduğu gibi gelecekte de üstün gelecek olanlar, Allah'ın izniyle, iman edenlerdir:

Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır." (Saffat Suresi, 172)

1) Killing by Quota, Killing for Profit: Executions anda Transplants in China, laogai.org/reports
2) Sunday Telegraph, 14 Haziran 1998
3) Yengi Hayat, Almaty, 21 Ocak 1995

Konular