Komünist Vahşetin Acı Bilançosu

Komünizmin girdiği Kamboçya, Kuzey Kore, Laos, Vietnam, Doğu Avrupa ve Afrika ülkeleri gibi ülkelerin hepsinde benzeri vahşet örnekleri yaşanmıştır. Komünizmin bu kanlı bilançosu, "Komünizmin Kara Kitabı" adlı eserde şöyle özetlenmektedir:

Kimi uygulamalar belli rejimlerde daha ön plana çıksa da, suç işleme yöntemleri önemli ölçüde benzerlik taşıyordu. Farklı yöntemlerle katletme, kurşuna dizme, asma, suda boğma, sopayla döverek ve kimi durumlarda zehirli gaz ya da araba kazasıyla öldürme, açlık yoluyla imha; kıtlık oluşturarak ya da açlara yardım etmeyerek; sürgüne gönderme, yolda (uzun mesafelerin yaya ya da yük vagonlarıyla katedilmesi sırasında) ya da zorunlu ikamet yerinde ve/veya çalışma kamplarında (bitap düşme, hastalık, açlık, soğuk yüzünden) meydana gelen ölümler. "İç savaş" olarak adlandırılan dönemlerin durumuysa daha karmaşıktır. Neyin isyancılar ile hükümet güçleri arasındaki çatışmaların sonucu, neyin sivil halkın katli olduğunu ayırdetmek kolay değildir.

Bununla birlikte her ne kadar asgari rakamlara dayalı olsa ve uzun açıklamalar gerektirse de yine de bir sıralama yapmamıza ve konunun vehametini açıkça görmemize imkan sağlayacak bir ön bilanço çıkarmamız mümkündür:

SSCB, 20 milyon ölü

Çin, 65 milyon ölü

Vietnam, 1 milyon ölü

Kuzey Kore, 2 milyon ölü

Kamboçya, 2 milyon ölü

Doğu Avrupa, 1 milyon ölü

Latin Amerika, 150 bin ölü

Afrika, 1,7 milyon ölü

Afganistan, 1,5 milyon ölü

Uluslararası komünist hareket ve iktidarda olmayan komünist partiler, 10.000 civarında ölü.

Toplam ölü sayısı 100 milyona yaklaşmaktadır."112

Tüm bu farklı komünist rejim ve örgütlere ortak bir psikoloji hakimdi: Acıma, şefkat, merhamet gibi insani duygular ve vicdan hassasiyeti tamamen kaybolmuştu. İnsan toplumları, bir anda vahşi hayvanların yaşamak ve beslenmek için elde etmeye çalıştıkları savaş ve katliam arenalarına dönüşmüştü. Nasıl vahşi bir hayvan besin ve yerleşim yeri elde etmek için kendi türüyle kıyasıya bir çatışmaya giriyorsa, işte bu insanlar da aynı şekilde "hayvanlar" gibi davranıyorlardı. Çünkü Darwin'in dogması, onlara aslında bir hayvan olduklarını ve hayvanlar nasıl yaşam için mücadele ediyorlarsa kendilerinin de öyle davranması gerektiğini öğretmişti.

Bu insanlık dışı hareketlerinin sahte bir bilimsellik maskesi ile makuliyet kazandığını zannediyorlardı. Bolşevik liderlerin, saldırganlık, terör ve katliamlar konusunda bu kadar açık ve cüretkar konuşabilmelerinin tek nedeni Darwin'in evrim teorisinden aldıkları onay idi. P. J. Darlington, bir evrimci olarak, Evolution For Naturalists (Natüralistler İçin Evrim) isimli kitabında vahşetin, evrim teorisinin doğal bir sonucu olduğuna ve hatta bunun meşru bir davranış olduğuna dair inancını şöyle itiraf eder:

Birinci nokta bencillik ve vahşet içimizdeki doğal bir şeydir, en uzak atamızdan bize miras kalmıştır� O zaman vahşilik insanlar için normaldir; evrimin bir ürünüdür.113

Bir evrimcinin bu itirafından da anlaşıldığı üzere, Darwin'in evrim teorisini yol gösterici olarak kabul eden komünist ideolojinin, diğer insanları hayvan olarak algılaması, onlara hayvanlara uygun gördüğü muameleler göstermesi, onlara zulmetmesi son derece doğaldır. Çünkü bu kişi, komünist-Darwinist ideolojiyi benimseyerek, bir Yaratıcısı olduğunu, yeryüzünde bulunuş amacını ve hesap günü dünyada yaptıklarından O'nun huzurunda hesap vereceğini unutur. Bunun sonucu olarak da Allah korkusu ortadan kalkan her insan gibi yalnızca kendi çıkarlarını düşünen bir bencil, acımasız bir zalim hatta gözü dönmüş bir katil haline gelir. Allah böyle insanların durumunu ve karşılaşacakları sonu şöyle haber verir:

Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır. (Şura Suresi, 42)

Konular