İHVAN-ÜS SAFA

On birinci yüzyılın ortalarına doğru (kesin olmamakla birlikte 1047-1048 yıllarında), önceleri Basra' da, daha sonra Bağdat' ta "İhvan-üs-Safâ" adlı uzlaşmacı (Eklektik) bir düşünce akımı ortaya çıktı. İhvan-üs-Safâ' ya mensup bulunanların gerçek kimlikleri, nerede ve ne zaman yaşadıkları hakkında kesin ve ayrıntılı bilgiye sahip olunamadığı için, bu gizli topluluk günümüzde de çok tartışmalı bir konumda bulunmaktadır.

Akımın amacı, Müslümanları bağnazlıktan kurtarmak, bilim anlayışını ve doğa bilimlerine dayanan felsefeyi egemen yapmak, toplumu düzeltecek bir aydınlar ahlâkı yaratmaktı. Ortaya çıkardıkları kolektif bir eser olan, bir tür ansiklopedi ile amaçlarına bir dereceye kadar ulaşmışlardı. İhvan-üs-Safâ' ya "İslâm Ansiklopedistleri" demek yanlış olmaz.

Bu akımın Arapça tam adı "İhvan-üs-Safâ ve Hillan-ı Vefâ" idi. "İhvan" sözünün anlamı, candan ve samimî dostlar, kardeşler demektir. "Safâ" sözü ise saflık, berraklık, içtenlik, arınmışlık anlamına gelmektedir. "Hillan", dostlar anlamına gelirken; "Vefâ" sözü ise bağlılık demektir. Bu düşünce grubunun adının Türkçe olarak tam karşılığı "Arınmışlık Kardeşleri ve Bağlılık Dostları" olmaktadır.

(Yaptığım incelemelerde, grubun adının bir çok farklı kaynakta değişik biçimlerde yazıldığını gözledim. Örneğin; İhvan-üs-Safâ, İhvân-i Safâ, İhvanüssafa, İhvan-üs-Safâ, İhvan al-Safâ, İhvan el-Safâ, İhvan-ül Safa ya da İhvan-üs Safâ biçimlerinde yazıldığına rastladım. Hatta, aynı kaynakta farklı yazılışlar olduğunu da gördüm. Bu yazılışlardan hangisinin doğru olduğunu belirleyemedim. Bu konuda yardımcı olacaklara Şükran duyacağım.)

Bazı araştırmacılar, topluluğun adının "Kelile ve Dimne" de (hayvanlar arasında geçen öyküleri ahlâki olarak ele alan Hint masalları derlemesi) yer alan "Gerdanlıklı Güvercin" (el-Hamâme el-Mutavvaka) adlı öyküden alındığını ileri sürmüşlerdir. Oysa, bu topluluğun bir "kardeşlik toplulugu" olması ve gönül temizliği ile bağlılık ve yardımlaşmayı kendilerine ilke edinmeleri bu adı almaları için yeterli bir neden olmalidir. Ayrıca, Kelile ve Dimne' de geçen öykünün özü de, topluluğun bu ilkelerine uygun düşmemektedir.

Günümüzde bilindiği kadarıyla, etkinlikleri her ne kadar yalnızca düşünsel düzeyde gerçeklesmiş ve İhvan-üs-Safâ özde entelektüel bir akım niteliğinde kalmışsa da, dönemin ortodoks İslâm anlayışına karşı çıkmaları nedeniyle, örgütsel yapıları tümüyle ezoterik özelliklere sahip olmuştur. Örgüte katılacak kişilerin özenle seçilmeleri, toplantılara sadece kendi üyelerinin kabul edilmesi ve derecelere bağlı bir hiyerarşik yapı bulunması İhvan-üs-Safâ' nin ezoterik karakterini göstermektedir. Hatta, örgütün böyle bir gizlilik içinde çalışması bazı araştırmacıların onları mason örgütlerine benzetmesine bile neden olmuştur (W. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi - Çev. M. Fuad Köprülü, Ankara.1973 s.32; Seyhun Tunasar, İnanç Evrimi İhvan-üs-Safa ve Masonluk, Mimar Sinan Dergisi 32, İstanbul 1979,s.23).

İhvan-üs-Safâ mensupları, kendilerini aydınlanmaya ve ahlâk bakımından arınmaya adamış kişilerdi. Amaçları, o döneme kadar, ortodoks İslâmin kesinlikle reddettiği felsefe ve mantık gibi sorgulama ve irdeleme yöntemlerini kullanarak, dinsel inançları ve entelektüel sistemi yeniden yapılandırmak ve en sonunda toplumsal yapıyı dönüşüme uğratmaktı. Böylece, resmî İslâmin baskısı altında gerçek inancı yitirenlere yol gösterecekler, onları saf dine çağıracaklardı. İhvan-üs-Safâ' ya göre, şeriat yanlış inançlarla bozulmuştu ve felsefe, bilim anlayışıyla temizlenmeli, gerçek özü meydana çıkarılmalıydı.

İhvan-üs-Safâ, ölümsüzlüğüne inandıkları ruhun Tanrı' ya ulaşmasını sağlayacak bir öğreti formüle etmeye çalışmışlardı. Önerdikleri yol, ortodoks İslâmın yanlışlarından kaçınmak için, felsefe ile İslâm kuralları arasında bir uyum sağlayacak ve böylece insanları yetkinliğe kavuşturacak bir yöntemdi. Felsefe ile dinsel inançlar arasında sentezi Neo-Platoncu yaklaşım sağlarken, bir yandan Aristo mantığı, diğer yandan Pythagorasçı sayılar bilimi kullanılıyordu. İhvan-üs-Safâ öğretisi, eski Yunan, Hind ve İran bilgeliğinin bir karışımı biçimindeydi. Böylece oluşturulan sistem, İslâm inançları ile, Grek felsefesi, Zerdüşt dini, Hind gizemciliği ve Gnostizm' den öğeler taşıyan dikkate değer bir senteze ulaşmaktaydı.

Konular